top of page
uzmpskmujganpekcet

Freud'un Tekinsizlik Kavramında Ölüm: Diğerleri (The Others) Film Analizi

Güncelleme tarihi: 14 Eyl 2024



Postmodern Korku Sineması


Postmodern felsefenin öncülerinden Jean François Lyotard Postmodern Durum kitabında postmodern sanatçıları; öznel yaratımını ortaya koyan, belirlenmiş kurallar içinde devam etmeyen kişiler olarak tanımlamıştır. Bu anlamda postmodern sinemacılar, yönetmenler de öznel anlatımlarını öznel tekniklerle ortaya koymuşlardır.


Resim müzik gibi sanat dallarından sonra ortaya çıkan sinema sanatında, postmodern akımın izlerinin Hitchcock ‘un Psycho’suyla görüldüğü düşünülüyor.


Hitchcock'un Psycho’dan sonraki uzun metrajlı filmi olan Kuşlar filminde de postmodern özellikler devam ediyor. David Lynch sineması ise, anlatım ve kullanılan teknikler yönüyle postmodern sinemanın zirvesi sayılabilir. David Lynch filmlerinde başı sonu olan bir hikaye yoktur. Zaman çizgisel şekilde ilerlemez. Gösterilen, kişinin düşlemi midir gerçeklik midir belirsizdir.

Kayıp Otoban filmindeki gibi karakterleri ise tekinsizlik duygusu içinde neye güveneceklerini bilemeyen karakterler olabilir.


Klasik ve modern filmlerde genellikle karakterin hangilerinin iyi hangilerinin kötü olduğu ve kahraman olan ideal karakter görünürdür ve izleyiciye iletilir. Başta hangi karakterin kötü hangisinin iyi olduğu verilmese de filmin sonuna doğru izleyicide yargılar oluşur. Hangi karakterden kaçmamız ya da hangisini güvenli bulmamız gerektiği bilgisini elde edebiliriz, böylece bir belirlilik hakim olur ve tehlike somutlaştırılabilir. Ancak, postmodern sinemada karakterler konusunda siyah beyaz bir yapı verilmez, belirsizlik vardır, karakterin öznelliği ve iç dünyası ön plandadır.



“The Others” - Diğerleri  Filmi


The Others filmi İspanyol-Şilili yönetmen Alejandro Amenábar’ın korku/gerilim türündeki 2002 Goya En İyi Film Ödülü başta olmak üzere pek çok ödül almış olan 2001 Uluslararası ortak yapım bir filmidir. The Others filminde uluslararası tanınan Nicole Kidman’ın başrolde olduğu İngiliz sinema oyuncuları rol almıştır.



Film, II. Dünya Savaşı savaşı zamanında geçmektedir. Eşinin savaştan dönmesini bekleyen Grace adlı baş karakter, ışığa alerjisi olan iki çocuğuyla büyük bir köşkte yaşamaktadır. Filmde baş karakter Grace, tekinsizlik duygusu içinde kendine yabancılaşma deneyimi yaşar. Film boyunca bir tuhaflık, bir şey olacak hissi vardır seyirciye iletilen. Grace, içindeki bu tekinsizlikle mücadele etmeye ve her şeyi kontrol etmeye çalışır. Dinine sıkı sıkıya bağlıdır. Çevresine ve dış dünyaya güvenmesi zordur. Bu anlamda eve gelen hizmetkarlara da güvenmesi zor olmuştur. Tekinsizliği somutlaştırmak ve neyle mücadele edeceğini bulmak ister.


Son sahnelerden birinde Grace evdeki hizmetçilerin hayalet olduklarını anlar ve çocuklarını zarar görmesinler diye yanına çağırır. Kamera hizmetkarları sislerin içinden eve, yani Grace’e ve çocuklarına doğru durmadan yürürken gösterir ve tam o sahnede seyirci yönlendirilir, sanki iyi ve kötü belli olur. Artık tekinsizliğin nedeni anlaşılmıştır. Onlar hayaletti, ölüler dünyasına aitlerdi ve zarar vermek için geliyorlardı. Filmin sonunda anlaşılır ki Grace çocuklarını ve kendini öldürmüş ancak bunu unutmuştur. Filmin başında da bilinmeyen bir dünyaya ölülerin dünyasına uyanmıştır.



“Unheimliche”/ Uncanny - Tekinsizlik Freud 1919


İlk kez Alman düşünür Friedrich Schelling tarafından “unheimliche” kelimesi kullanılmıştır. Heim Almancada ev demekken, heimliche ev gibi güvenli gizli anlamını taşır. Unheimliche ise eve ait olamama ve tanıdık olamamayı içerir. Tekinsizlik bilinemeyene, belirli olmayana karşı yoğun bir korku olarak tanımlamıştır.




1919’daki makalesinde Freud, tekinsizlik (unheimliche/ uncanny) kavramını genişletmiştir.


Tekinsizlik kavramıyla tanıdık olana yabancılaşmayı, bilinçdışında saklananın geri dönmesiyle hissedilen korku ve kaygıyı tanımlar. 


Bu anlamda ölüm de insanlık tarihi boyunca, tam anlamıyla bir tanıdıklık edinilemeyen her zaman orada olmasına rağmen olabildiğince bastırılmaya çalışılan ve tekinsizliğin belki de en belirgin olduğu yerdir. Grace tekinsiz olanı dışarıda ararken, kendini tam da onun içinde bulmuştur. 



Klinik Psikolog - Sosyolog



224 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

1 Comment

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
Guest
Sep 26, 2024

Sanat, insanın yüreğinin derininde varolan uyuklayan duygu ve tutkularımızı uyandırıp diriltecek tüm duyguların büyüsünü bulmaya ve ona dalmaya zorlar der hegel, heideger de özün görünüşe çıkmasını sanat olarak değerlendirir, insanın içinde var olan güvensizlik emniyette hissetmeme muhtemelen schopenhourun istencine yani her durumda yaşama tutunma merhaba varolma isteğinin tehlikeye girmesiyle yani ölümün yaklaştığı ihtimaliyle ilgili gibi, ölümle birlikte doğduğumuz halde bir türlü yakınlaşamadığımız bir olgu, ölüm onunla, barıştığımız an kendimizi aştığımız an olacak

Like
bottom of page